Ortağımla hararetli tartışmalar içindeydik. Birçok konuda
fikir ayrılığına düşüyor, fikir teatrisi yapmakta zorlanıyorduk. Sanırım bunun
nedeni yalnızca 2 saattir ortak olmamızdı. Bir bankanın banko sırasında ben 561
numaraydım, o 562. Bunu ayrıntı, insanların banka kuyruğunda beklerken “Çıksın”
diye dua ettiği türden bir ‘Muhabbet Başlatıcı’lardandı. Banka kuyruklarının
sıkıcılığından ve sistemin değiştirilmesi gerektiğinden bahsettiğimiz muhabbet,
sistemin genel olarak bozukluğundan geçerek yeni iş fırsatlarına kadar
gelmişti. Tabii ki bu muhabbette “İnsanlarda sermaye var, kafa yok. Bende o
sermaye olacak, neler yaparım. Ufff.” Klişesi ne uğramadan edemedik. Nihayet,
beraber e-kuru gıda sektörüne atılmaya karar verdik. Yani basit olarak,
anamızın babamızın memleketten yolladığı mercimeği, tarhananı, döğürcüğü
internetten satacaktık.
İnternet üzerinden kuru gıda satma işi ilk başta çok
mantıklı gelmişti. Çünkü görüşümüze göre şehir yaşamında yoğrulmuş elit kitle
bu tarz doğal gıdalara hasretti ve piyasada inanılmaz bir açık vardı. Yani
hesaplarımıza göre her beyaz yakalı elit kişi “Ya şehirde iyice makineleştik
aağbi, köye gidelim. Ama şimdi gitmeyelim, latte içelim biraz. O arada da köğv
gıdası tüketip otantik olalım” dese köşe olacaktık. Her şey tamamdı. Sorun ise
isimde çıktı. O, koyduğum ‘Eray’ ismine itiraz edip başka bir isim bulmamız
gerektiğini söylüyordu. Bense onun ismi Ertan’ın E’si ve benim ismim Eray’ın –ray’ı
ile adaletli bir dağılım olduğunu düşünüyordum. Sonunda ortak karar vererek 2
saat süren ortaklığımızı bitirdik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder